Doğanın mucizesi olan elmaslar büyük bir pazarlama taktiğiyle hayatımızın önemli bir parçası oldu. Biz elmas denilince sadece mücevher sektörünü baz alıyoruz ama doğada çıkan elmasların çoğu endüstride kullanılıyor.
Her ne kadar endüstriyel amaçlı kullanılan elmaslar bizim sektörde kullandıklarımız kadar güzel olmasada nadirliğinden dolayı sanayi için de ciddi bir maddi külfet oluşturuyor. Bu sorunu çözmek için aslına bakarsanız yetmiş yıla yakındır sentetik elmas üretiliyor. Tabii teknolojinin gelişmesiyle günümüzde sentetik elmaslar hem daha uygun maliyette hem de daha kaliteli üretiliyor.
Sentetik elmaslar piyasada yaygınlaştı bu bir gerçek yalnız sentetik elmas hakkında bilgi eksikliği ve karmaşası var. Öncelikle sentetik elmas nedir basitçe onu izah edelim.
Bilindiği üzere elmaslar karbondan oluşmaktadır ve genel fizik kuralı hiçbir şey varken yok olmaz, yokken var olmaz hep bir dönüşüm halindedir. Şimdi sentetik elmasta yapılan işlem, doğada elmasın oluşumuna uygun şartları laboratuvar ortamında sağlayarak mevcut bir elmas parçasına (bu işlemde buna elmas tohumu deniyor) karbon ilave ederek onun büyümesini sağlamaktır. O yüzden aslında buna sentetik elmas üretimi değil de elmas büyütme işlemi demek daha doğru olacaktır. Literatürde zaten “lab grown diamond” yani laboratuvarda büyütülmüş elmas diye geçer.
Elmaslar iki farklı şekilde büyütülmektedir; HPHT (High Pressure High Temperature) Yüksek Basınç Yüksek Sıcaklık tekniği ve CVD (Chemical Vapor Deposition) Kimyasal Buhar Depolama. Bu iki yöntemde ufak farklılıklar var ama bizi ilgilendiren kısma gelecek olursak, elimizdeki pırlanta doğal mı sentetik mi? En başta belirtmemiz gereken şey ikisi de kimyasal ve fiziksel olarak aynı yapıya sahip, yani bizim gözle ayırt edebileceğimiz hiçbir farkları yok. Eskiden elmaslar büyütülürken aralarına kimyasal yapısını etkilemeyecek miktarda metaller karışırdı. Bu yüzden mıknatısla bile ayırt edilebiliyordu.
Tabii sonra bunu düzelterek daha kaliteli üretmeye başladılar. Başka bir örnekte, eskiden bir pırlantada floresans olması onun doğal olduğunun bir göstergesiydi ama artık floresanslı sentetikler de yapılabiliyor. Bizim gözümüzle ayırt edemememiz bu durumu korkunç bir hale getirmiyor esasen, profesyonellerden yardım alarak net sonucu öğrenebiliyoruz. Her ne kadar teknik gelişse de onu fark edebilecek bir açık mutlaka oluyor. Elbette bunun için kendini sürekli güncelleyen gelişmeleri yakından takip eden bir laboratuvar olmak gerekiyor. Laboratuvarlara olan güven hem bilinirliğiyle hem de uluslararası akredite olmasıyla sağlanabiliyor.
Sentetik elmaslar hakkında piyasada bir korku var ama bu korkuyu yenebilecek nitelikli ve donanımlı laboratuvarlarımız var. Her ne kadar ayırt edilemez diye lanse edilse de emin olun ki uzman gemologlar gelişmiş cihazlarla bu farkı rahatlıkla yakalayabiliyor. O yüzden aslına bakarsanız bu korkunun önüne geçmek için yapmamız gereken şey çok basit, uluslararası akreditasyonu olan bir gemoloji laboratuvarından sertifikalı ürünleri tercih etmek. İsterseniz çıplak taş isterseniz de mücevher sertifikasıyla tüm endişeleri ortadan kaldırabilirsiniz.