Kısa zaman içinde sektörümüzü de yakından ilgilendiren,cari açığın büyümesine bir önlem olarak cumhurbaşkanı kararı uyarınca AB ve serbest ticaret anlaşması imzalanan ülkeler harici altın takı ithalatına yüzde 20 vergi getirilmişti şimdi de külçe altın ithal eden aracı kurumlara aylık kota uygulaması getirildi. Anlaşılan bu yolla döviz açığının büyümesinin önlemesi umuluyor.Yılın ilk beş ayında 40 milyar dolara yaklaşan cari açıkta altın ithalatı önemli bir yer tutuğu göz önüne alınırsa yeni düzenlemelerin, “ülke içerisinde altın miktarının artması ve döviz miktarının azalması durumunu tersine çevirmek” üzere yapıldığı ve bu yolla “ülkeler arasında ödemeler dengesi sağlanmasının” hedeflendiği çok açık.Altın takı ithalatına yüzde 20 vergi kararının, cari açığın önlenmesi, yerli üretim ve istihdam hedeflerine ulaşılması amaçları doğrultusunda çok önemli ve doğru bir karar olduğunu bununla birlikte; külçe altın ithalatına uygulanacak kota uygulamasının ise kısa vadede hedeflenen amaçlara hizmet etse de, özellikle sektörümüz açısından uzun vadede Türkiye için ticari ve iktisadi olumsuzluklara neden olacağını söylemek zorundayım.Öncelikle altın takı ithalatına getirilen yüzde 20 vergi konusunu ele alalım. Bu vergi, kuyumculuğumuzun gelişmesi, sektörümüzün yarattığı istihdam olanaklarının artması ve milli ekonomiye daha fazla katkı açısından üretici-ihracatçı firmalarımızın uzun zamandır istediği ve aslında geç kalınmış bir uygulamadır. Aslında en başında olması gereken bir şeydi. Oysaki ithalatta bitmiş ürüne uygulanan buvergi kararı için sanki hammaddeye vergi gelmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Yani ithalat lobisi boş durmuyor, hemen borazanlarını öttürmeye başladılar: Yurtdışından gelen işlenmiş takılara vergi gelmesi kesinlikle sektörümüzde üreten ve ürettirenin arzusuydu; zaten, bunun temellerini yönetimimiz döneminde biz atmıştık. O dönem bizim bu konudaki girişimlerimizden rahatsız olan ithalatçı arkadaşlarımız çok iyi hatırlarlar. Bizim inancımıza göre, üretimi desteklemenin başka hiçbir yolu yok. Bu uygulamadan ötürü devletimizi destekliyoruz ve müteşekkiriz. Aynı hassasiyetkülçe altın konusunda da gösterilip kuyumcuları ayırırlarsa bu iş tamamen çözülüp artık konuşulmaktan çıkar.Kesinlikle ülke ekonomisine, istihdama, kalkınmamıza çok ciddi bir katkısı olacağından emin olduğum bu uygulamanın bir de gözden kaçırılmaması gereken handikabı var; AB ve serbest ticaret anlaşması imzalanan ülkelerin uygulamada dışında tutulmasındandolayı buralardan gelen ürünlerin,gerçekten o ülkenin üretimi olup olmadığı hakkında net bilgi olması gerekiyor. Mesela Çin’de üretilen ürünler, İtalya üzerinden gönderilerek sanki İtalya’da üretilmiş gibi gösteriliyor ve bu yolla ürünler ülkeye vergisiz girmiş oluyor. Bu konunun ticaret odası ve meslek odası tarafından titizlikle takip edilmesi gerekiyor. Eğer bu denetimler de sıkı bir şekilde yapılırsa altın takı ithalatına getirilen yüzde 20 vergi kararının ülke ekonomisine ciddi bir kattı sağlayacağından veTürkiye’nin iktisadi çıkarları bakımından olumlu etkilere yol açacağından eminiz.Külçe altın ithalatına getirilen kota konusundaysa aynı görüşte değilim. Öncelikle hemen altını çiziyorum; altın ithalatına kota getirilmesinin kuyumculara hiç bir faydası yok, zararı çok.Bundan üretici kuyumcu zarar görür, bu uygulama sadece aracı kurumlara fayda sağlar.Şimdi biz, Türkiye olarak, mücevher ihracatları 250’den fazla ülkeye ihracat yapabilen, dünya rekabetinde en önemli üretici ülkelerden birisiyiz. İhracatçının en önemli sorunlarından başında hammadde tedarik problemi gelir. Ekonomiye kazandırmak için kuyumcunun düşük maliyetli hammadde temin edebilmesine imkan tanınarak uluslararası alanda rekabet gücümüzü koruyacak önlemlerin alınması öncelik olmalı.Kuyumculuğun sürdürülebilir büyümesi için sürekli üretim maliyetlerini minimize edecek iyileştirmelerin yapılması, kullanacakları hammaddeyi en iyi fiyatlarla, kesintisiz tedarik etmelerinin sağlanması gerekirkenşimdi bu kota uygulamasıyla üretici- ihracatcı firmalarımız hammadde tedariki konusunda büyük sorunlar yaşayacaklar. Sektör hammadde ihtiyacının neredeyse yüzde yüzünü ithalatla karşılıyor. Üreticilerimizin taleplere zamanında cevap verememesi sektörü çıkmaza sokar. Kısa zamanda büyük pazar kayıpları yaşanacağı ve ardından iflasların geleceği çok açık.Ayrıca, kota uygulamasının altın fiyatlarındaki makası açacağının da altını çizmek zorundayız; daha şimdiden aradaki fark 2.500 dolara kadar yükseldi. Üreticiler bu fiyat farkını maliyetlerine yansıtmak zorunda dolayısıyla ihracatta fiyat rekabetinde sınıfta kalınacak.Bir başka önemli konu da kaçakçılığın tetiklenmesi. Hammadde tedariğinde yaşanabilecek aksaklıkların sebep olacağı maddi ve manevi kayıpları tolere etme lükslerinin olmadığı piyasa şartlarında üreticiler, zorunlu olarak alternatif kaynaklara yönelebilirler.Altın ithalatında rafinerilere ayrı ayrı, kimisine 1 ton kimisine 25 kg kota veriliyor. Yeni kotalar şirketten şirkete farklılık gösteriyor. Bu da ayrı bir sorun.Öncelikle ülke menfaatlerinin gözetilmesi gerekir. Bu kota uygulaması nedeniyle, işlenmesi için ülkemize gelen altınların bundan sonra başka yerlere gideceği ve ticaretin bir başka ülkelere yöneleceği tartışmasızdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve üretimle-ihracatla uğraşan kuyumcularımızı zarara uğratacak bu uygulama ve kısıtlamalar kaldırılmalı, üretimin ve ihracatın önü açılmalı, buna ek olarak Devletin gelir kaybı önlenmeli ve serbest altın ticareti desteklenmeli, bu sırada olabilecek hukuka aykırılıkların denetimi, idari ve adli takibi iyi yapılmalı. Özellikle dahilde işlem ve serbest ticaret anlaşması yapılan ülkelerden gelen altınlar daha iyi denetlenmeli.Özellikle ihracatı teşvik edebilmek amacıyla alınan tedbirler içinde yer alan dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılan ithalatların devamlılığı önem arz ediyor. Bu konuda karşılaşılan istismarlar var ise tespit edilmeli ve gerekli yaptırımlar uygulanmalı. Ancak doğru uygulamalarla üretimini yapan ve ihracatını gerçekleştiren üreticiler de kısıtlamalar hayata geçirilerek cezalandırılmamalı.Bankalar bile altın kapamasında o farkı alarak kapama yapıyor. Sanki piyasada herhangi bir kurummuş gibi. Burada BDDK’nın ve darphanenin bu işe acilen el atması lazım.Bu yılın ilk altı ayında yapılan altın ithalat 181.1 ton ile Türkiyenin yıllık ortalamasını yakalamış. Yapılan ithalatın %5 ini kuyumcular kullanmıyor.Kuyumculukla rafinerici, birikimci bir tutulmamalıİstihdama katkıyı sağlayan üretim yapan firmaları,. altını işleyen, üretim-ihracat yapan insanı ayrı tutmak lazım. Herkes kuyumcunun ismini kullanarak kendine yol buluyor kuyumcu bu işten ciddi zarar görüyor.Zaten Son zamanlarda temel ham maddemiz altında enflasyonun çok üzerinde artışlar yaşanıyordu. Yüksek kur dolayısıyla ihracatın artmasıyla biz üreticilerin de altın tüketimi arttı ancak, fiyatlar öngörülemez bir durumda. En ufak bir fırsatta yükselen fiyatlar, sektörü çok olumsuz etkiliyor. Özellikle yurtdışına üretim yapan ihracatçı kuyumcuların fiyat farklarından oluşan mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor. Son günlerde altında yurtdışı fiyat farkı 2.500 Dolar seviyesine çıktı. Bu durum, sektörde üretim ve ihracat yapanları üretici kuyumcularımızı ne yazık ki iflas riskiyle karşı karşıya getirdi.Burada tamamen başka hesaplar var. Herkes buradan nemalanma peşinde burada 3 – 5 firma para kazanıyor diğer firmalar perişan oluyor.Rafineriler, İşçiliğimizi, tüm kazancımızı bu fiyat farkıyla hortumluyor. Ben ihracat yapıyorsam beni ayır, altınımı ya darphaneden ya da merkez bankasından almamı sağla.Kota uygulamasıyla ithalatın zorlaştırılması suretiyle altın piyasasının bozulması, uzun vadede Türkiye’nin iktisadi menfaatlerine katkı sağlamayacaktır; bu nedenle Devletin öncelikle; ithal edilen altının, işlenmiş ürün elde edilmek üzere kullanıldığından emin olması için tedbirler alması ve üretici-ihracatçıları kapsam dışında tutması lazım. Aslında önceliküretimi, ihracatı frenleyecek kota uygulamalarında değil üreticilerin iktisadi yararlarının ve ihraç edilecek ürünlerin kalite ve rekabet güçlerinin gözetilmesi olmalı.Bir an önce sektörün temsil örgütlerinin yöneticilerinin, hükümet nezdinde harekete geçmelerini, yurtdışına iş yapan üretici kuyumcularımızı rahatlatacak girişimlerde bulunmalarını ve sorununun çözülmesini bekliyoruz. En azından üreticiler için ayrı bir uygulama olmalı.Şu anda bu konu ile ilgili olarak sektör yöneticilerinin gerektiği kadar çalıştığını düşünmüyorum. Herkes kendi işine nasıl geliyorsa yöneticiliği o şekilde kullanıyor kimse sektörü düşünmüyor, bunu daha çok açarız ama şimdilik maksadımız üzüm yemek.Kendi firmalarını düşünerek hareket eden yöneticiler bunun gelecekte bunun ciddi sıkıntısını yaşarlar. Bu bakımdan bu güzel atmosferi bu büyük sektörü aşağı çekmeden büyütebilmek için sapla samanı birbirinden ayırmak lazım yani adam kendi rafine ettikleri külçe altınları daha rahat konuşmaları için kuyumcuları alet etmesinler buradaki konunun kuyumcu ile alakası yoktur bu tamamen 3-5 firmanın kendilerine yapmış oldukları katkıdır.Oda başkanlarının bu işe daha fazla eğilip incelemeleri ve anlamaları gerekiyor eğer anlamadıkları konu varsa bizi arayıp sorabilirler. Maksat kuyumcu kazansın.
Kapalı Çarşı
Yayınlanma: 21 Ağustos 2023 - 22:05
Güncelleme: 22 Ağustos 2023 - 00:19
PİKDER Başkanı Norayr İşler'den Ezber Bozan Açıklama: Hükümetin Dikkate Alması Gereken Öneri
Kapalı Çarşı
21 Ağustos 2023 - 22:05
Güncelleme: 22 Ağustos 2023 - 00:19
Bu haber 11769 defa okunmuştur.
İlginizi Çekebilir