Ekonomimiz İyidir, Öyle Mi?
Yıllardır ülke insanı; ekonomik gelişmeleri, siyasi iktidar ve iktidarın oluşturduğu medya aracılığıyla sürekli övünç kaynağı olarak gördü.
Yıllardır ülke insanı; ekonomik gelişmeleri, siyasi iktidar ve iktidarın oluşturduğu medya aracılığıyla sürekli övünç kaynağı olarak gördü. Soma'da gerçekleşen felaket neticesinde, ülkenin ekonomik yapısından sosyal yapısına; izlenen politikaların ne kadar etkili, uygulamaların ise ne kadar verimli olduğunu bir bir orta yere dökmüş oldu. Anadolu'da önceden insanlar doğan çocuklarını bir kaç yaş büyük yazdırırlardı ki akranlarından daha avantajlı olsunlar diye, neticede farklı sıkıntılarla sonradan karşılaşılırdı. Mevcut ekonomik yapıyı ve milletin durumunu iktidar partisi, olduğundan fazla göstermeye çalışırken ana muhalefet ise, olduğundan daha az göstermeyle Anadolu insanının yaptığı yanlış uygulamanın bir benzeri ile yıllardır karşı karşıyayız. Aslında her ikisinin de yaptığı yanlıştır. Ne bir fazla ne bir eksik neyse onu ortaya koymak lazım.
''Ekonomimiz çok iyi, büyüme de sıkıntı yok, IMF'ye borcu kapattık, Merkez Bankasının rezervleri hiç bu kadar artmamıştı, ihracat rekor seviyelerde'' bunları diyerek belki yanlış bir söz söylememiş oluyorsunuz ama aslında işin aslını da gizlemiş oluyorsunuz. Ekonominin iyi olması için öncelikle vatandaşın tasarruflarının artmış olması lazım, aksine vatandaşın bankalara borcu gittikçe artıyor, geleceği ipotek altına alınıyor. Büyümeye baktığımızda yıllık %3- 4 gibi bir büyüme gelişmekte olan bir ülke için yeterli değildir. Kaldı ki, dışarıdan gelen sıcak para ile tüketime dayalı bir büyüme; obezite olmuş bir insanın büyümesi gibi, büyüdükçe sağlığı bozulan bir ekonomi olduğu gizlenmemelidir. IMF'ye borcun kapatılması IMF ile yapılan anlaşmanın gereği zamanında ödenmiştir. Ancak IMF politikalarının halen devam ettirildiği ve bu kapatılan borç, başka yerlerden ilave borçlanma ile kapatıldığı, bununla birlikte Merkezi Hükümetin borcunun Hazine Tahvili satışı yoluyla her ay tekrarlanan borçlanmaya devam edildiği ''başarılı tahvil ihracı'' şeklinde medyada haber olarak geçilmesi borcu borçla kapatmanın halktan gizlenmesidir. Merkez Bankası yapısı itibariyle bağımsızdır. Mevcut olan rezervleri Hazineye ait kullanılabilir hazır meblağ olmadığı aksine bankaların kredi miktarlarının zorunlu karşılıklardan doğan emanetler olduğu, bu rezervlerin artması kullandırılan kredilerin artması anlamına geldiğini bilmek lazım. İhracatın sürekli rekor kırıyor olması çok güzel bir gelişmedir. Bunun ekonomik değerinin olabilmesi için ithalat ile dengesinin olması gerekiyor. İthalatın ihracattan çok daha fazla rekor kırıyor olması sürekli artan dış ticaret açığı ve bu durumun hiç dikkate alınmıyor olması ''ekonomimiz çok iyi'' diyenlerin samimi olmadıklarını ortaya çıkarıyor.
Soma faciası ile ortaya çıkmış olan manzara; sürekli övünme meselesi yapılan bir ekonomik yapının diğer yüzünün olduğunu acı bir şekilde idarecilerin suratına vurmuş oldu. Tarım bitirildiği için insanların madende çalışmak zorunda olduğundan tutunda, bankalara olan borcundan dolayı tekrar madene inmek zorunda olacakların durumu mu dersiniz; insana verilmeyen değerin gaz maskelerinden anlaşılması mı; yoksa Sendikaların, patronun, Bakanlığın görevini yapmayışı mı; hatta kanunların, özelleştirmelerin mi; dahası yanlış enerji politikaları gereği ortaçağ usulleriyle işletilen madenlerin durumu mu? Bunları çoğaltabiliriz.
Demek ki, tarım ülkesinde tarım bitirilmiş. İnsanlar asgari ücrete yakın seviyede dünyanın en ağır işinde çalışmak zorunda bırakılmış. İş güvenliği sadece kağıt üzerinde kalmış, işsizlik ve iş kalitesinin içler acısı durumunu ortaya çıkarmış. Üniversite mezunu öğretmen olması gerekenler maden ocaklarında can verebiliyorsa ne devlet planlaması yapılmış ne de can güvenliği sağlanmış demektir.
Mevcut ekonomik yapının ve plansızlığın devam ettirilmesi halinde Soma ilk olmadığı gibi Allah korusun son da olmayacaktır. Yüzlerce can kaybının verildiği mekanda Bakanın iki gün aynı beyaz gömleği giymesi kadar devletin planlama yapmaya önem vermesi ve ne fazla övgü ne de fazla yergi yapılmadan en azından gelişmiş ülkelerdeki standartları yakalamak mecburiyetimizin olduğunu bilelim artık.