Türkiye'nin tüketim açısından genel durumuna baktığımız
zaman 35 yaş altı hep borçlu, 35-44 arası ortalama kazançla harcama yapıyor ama
hep borçla hareket ediyor, 75 yaş üstü daha rahat çünkü tutucular ve temkinli
hareket ediyorlar. Fakat son grup her türlü zorlu dönemi görmüş olmasına rağmen
son zamanlarda kendilerinden kaynaklı olmayan borçlanma durumuna girmeye
başladılar. Çünkü bahsettiğimiz diğer iki grubun borçluluk durumlarını yani
çocuklarının ya da torunlarının problemlerini çözmek için...
Bu çerçeveden baktığımız zaman sistem bu şekilde devam ederse tüketim toplumu olmaktan kurtulamayız. Paramızı kıymetli şeyler için harcamamız gerektiğini çocuklarımıza ve gençlerimize tekrar aşılamalıyız. Bu şekilde devam ettiği sürece üretimden gittikçe uzaklaşarak sadece tüketen toplum olmaktan başka bir sonuca varamayacağız.
Bu nedenle önümüzdeki seçim politikalarımızın önceliği her zaman üretim olmalı ki son yıllarda gerek sanayi gerek hayvancılık gerekse tarım politikalarında yapılan yanlışlar bizi çok geriye çekmiştir. İthal ikameci politikayı derhal terk etmeliyiz ve aslımıza dönmeliyiz. Ayrıca halkımıza özelliklede gençlerimize yerli üretimi tüketmeyi aşılayarak mümkün olduğunca içeride yatırıma ivedilikle yönlendirmeliyiz.
Bu konuda güzel bir örnek vermek gerekirse; özellikle 2000 yılından sonra Çin %10 büyüme sağladı ve son 30 yılının en hızlı büyüme oranına ulaştı. Buna en büyük katkıyı sağlayan Amerika Birleşik Devletleri para bastı ve gençleri Çin'de yapılan bu ürünleri tüketti . Yani Çin para kazanarak o dönemde ciddi oranda bir büyüme yakaladı. Fakat bugün ise Çin yavaş yavaş tüketen topluma dönüşme yolunda ilerlemeye başlıyor.
Özellikle turizm olarak değerlendirdiğimizde Çinliler artık dünyanın en iyi para harcayan müşteriler kategorisinde üst sıralara yerleşmeye başladı. Eğer bu dönüşümü iyi yönetemezler ise bundan sonraki süreçte ekonomik yeni bir krize neden olmaya başlayacaktır. Ama yinede Çin gelecekte ekonomi içindeki önemini asla kaybetmeyecektir.
Bu konuyla birlikte ortaya mal satmak kadar aynı oranda kazandığınız parayı korumanında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Burada hükümet politikalarının olduğu kadar kişisel tasarruflarında ne türde yapılması gerektiği büyük önem taşıyor. Benim şahsi görüşüm bunun asla kağıt para olmamasıdır. Başarı varsa sizinle savaşmak için baş aktörler devreye girer ve ekonomi oyunları başlar. Küresel sisteme baktığınız zaman pozitif yönde ilerlemeyi durdurmak için devreye giren baş aktörün en kolay uygulama yöntemi ise kur savaşlarıdır.
Son dönemde Rusya ve Çin devalüasyonları bunun net örnekleridir. Kur savaşlarının bir süre daha devam edeceğini göz önünde bulundurursak gelişmekte olan tüm ülkelerin bu süreci pek sağlıklı geçireceği düşünülemez. Kağıt paranın kolay basılabilir olması sistemin eninde sonunda tıkanma noktasına gelmesi ve kontrol edilememesi demektir. Bu nedenle riskleri dağıtmak adına küçük yatırımlar da dahil olmak üzere ben her zaman realitede en önemli yatırım aracının ''Altın''gibi değerli madenler olduğunu düşünüyorum. Özellikle son dönemlerde Türkiye'nin jeopolitik konumu itibariyle bu riskler bizim için çok daha önem kazanmaktadır.
Bir sonraki yazımda kur savaşlarına ve altın konusuna daha fazla değineceğim...
Bu çerçeveden baktığımız zaman sistem bu şekilde devam ederse tüketim toplumu olmaktan kurtulamayız. Paramızı kıymetli şeyler için harcamamız gerektiğini çocuklarımıza ve gençlerimize tekrar aşılamalıyız. Bu şekilde devam ettiği sürece üretimden gittikçe uzaklaşarak sadece tüketen toplum olmaktan başka bir sonuca varamayacağız.
Bu nedenle önümüzdeki seçim politikalarımızın önceliği her zaman üretim olmalı ki son yıllarda gerek sanayi gerek hayvancılık gerekse tarım politikalarında yapılan yanlışlar bizi çok geriye çekmiştir. İthal ikameci politikayı derhal terk etmeliyiz ve aslımıza dönmeliyiz. Ayrıca halkımıza özelliklede gençlerimize yerli üretimi tüketmeyi aşılayarak mümkün olduğunca içeride yatırıma ivedilikle yönlendirmeliyiz.
Bu konuda güzel bir örnek vermek gerekirse; özellikle 2000 yılından sonra Çin %10 büyüme sağladı ve son 30 yılının en hızlı büyüme oranına ulaştı. Buna en büyük katkıyı sağlayan Amerika Birleşik Devletleri para bastı ve gençleri Çin'de yapılan bu ürünleri tüketti . Yani Çin para kazanarak o dönemde ciddi oranda bir büyüme yakaladı. Fakat bugün ise Çin yavaş yavaş tüketen topluma dönüşme yolunda ilerlemeye başlıyor.
Özellikle turizm olarak değerlendirdiğimizde Çinliler artık dünyanın en iyi para harcayan müşteriler kategorisinde üst sıralara yerleşmeye başladı. Eğer bu dönüşümü iyi yönetemezler ise bundan sonraki süreçte ekonomik yeni bir krize neden olmaya başlayacaktır. Ama yinede Çin gelecekte ekonomi içindeki önemini asla kaybetmeyecektir.
Bu konuyla birlikte ortaya mal satmak kadar aynı oranda kazandığınız parayı korumanında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Burada hükümet politikalarının olduğu kadar kişisel tasarruflarında ne türde yapılması gerektiği büyük önem taşıyor. Benim şahsi görüşüm bunun asla kağıt para olmamasıdır. Başarı varsa sizinle savaşmak için baş aktörler devreye girer ve ekonomi oyunları başlar. Küresel sisteme baktığınız zaman pozitif yönde ilerlemeyi durdurmak için devreye giren baş aktörün en kolay uygulama yöntemi ise kur savaşlarıdır.
Son dönemde Rusya ve Çin devalüasyonları bunun net örnekleridir. Kur savaşlarının bir süre daha devam edeceğini göz önünde bulundurursak gelişmekte olan tüm ülkelerin bu süreci pek sağlıklı geçireceği düşünülemez. Kağıt paranın kolay basılabilir olması sistemin eninde sonunda tıkanma noktasına gelmesi ve kontrol edilememesi demektir. Bu nedenle riskleri dağıtmak adına küçük yatırımlar da dahil olmak üzere ben her zaman realitede en önemli yatırım aracının ''Altın''gibi değerli madenler olduğunu düşünüyorum. Özellikle son dönemlerde Türkiye'nin jeopolitik konumu itibariyle bu riskler bizim için çok daha önem kazanmaktadır.
Bir sonraki yazımda kur savaşlarına ve altın konusuna daha fazla değineceğim...